PARADIGM CHANGES IN TURKEY'S MIDDLE EAST POLICY: AKP PERIOD'S TURKISH FOREIGN POLICY AND EFFECTS ON THE MIDDLE EAST

Küçük Resim Yok

Tarih

2012

Dergi Başlığı

Dergi ISSN

Cilt Başlığı

Yayıncı

Erişim Hakkı

info:eu-repo/semantics/openAccess

Özet

Bu çalışmada genelde Türkiye Cumhuriyetinin Orta Doğu politikasının temel dinamikleri ve tarihi süreç içerisinde Türkiyenin Orta Doğu politikasında meydana gelen evrimleler; özelde ise 2002 yılından bu yana iktidarda bulunan AKP hükümetinin uygulamaya koyduğu Stratejik Derinlik politikasının Türkiye- Orta-Doğu ilişkilerine etkileri ele alınmıştır. Çalışmada önce Orta Doğunun, sahip olduğu zengin doğal kaynakları ve stratejik özellikleri nedeniyle dünyanın en önemli noktalarından birini oluşturduğu ve bu özelliğinin Orta Doğuyu bitmek tükenmek bilmeyen krizlerin, sayısız çatışmaların, savaşların yaşandığı istikrarsız bir coğrafyaya dönüştürdüğü üzerinde durulmuştur. Osmanlıdan sonra kurulan Türkiye Cumhuriyetinin, dört yüzyıllık uzun bir hâkimiyet sürecine ve bu süreçte oluşmuş güçlü dini, siyasi, kültürel vb. birçok bağa rağmen bölgeyle ilişkilerini sürdürmekten kaçınmasının, adeta bu bölgeyi yok sayan bir politik çizgi benimsemesinin gerekçeleri üzerinde durulmuştur. Türkiyenin Orta Doğu politikasında belli politik sebeplerle ortaya çıkan evrimleler üzerinde durulmuştur. Bu bağlamda 2. Dünya Savaşının sona ermesiyle ve artan Rusya tehditleriyle birlikte Türkiyenin tamamen Batıya endeksli bir politika izlediği, 1952 yılında gerçekleşen NATO üyeliğiyle birlikte Türkiyenin, Ortadoğuda NATO çizgisinde bir politika izlediği ve Batıya iyi bir müttefik olduğunu ispatlamaya çalıştığı tespiti yapılmıştır. 1960lar ve 1970lerde, Batıyla yaşanan sorunlar sonucunda Türkiyenin Ortadoğu ülkeleri ile yakınlaştığı, İsrail ile dostluk ilişkisi olmasına karşın 1967 Savaşında Arap ülkelerine yakın bir politika izlediği ve bu çerçevede 1970 Mart ayında düzenlenen İslam Zirve Konferansına katılarak Kıbrıs Sorununda Arap devletlerinin desteğini kazanmaya çalıştığı tespit edilmiştir. Soğuk Savaş döneminin kapanması ve Sovyetlerin yıkılmasının, Türkiyeyi uluslararası alanda çok daha aktif bir güç haline getirdiği, Türkiyenin bu yeni konjonktürde kültürel ve tarihsel değerlerini kullanarak Orta Asyayla beraber Kafkaslar, Balkanlar ve Orta Doğuda etki alanını genişletmek için benzersiz bir fırsatla karşı karşıya kaldığı tek boyutlu bir dış politikanın imkânsızlığını ve tüm bölgeler ile ticari ve siyasi bir ilişki geliştirmenin bir zorunluluk olduğunu fark eden Türkiyenin, daha önce önemsemediği ülkelere ve pazarlara yönelmek zorunda kaldığı görülmüştür. Turgut Özallı yıllar, Türkiyenin ideolojik çizgilerinde radikal bir değişimin de kapılarını araladığı, dış politikada birçok yeniliğe ve ilke imza attığı, Osmanlı coğrafyasına yönelişin Özalla başladı- ğı bu bağlamda AKPnin Stratejik Derinlik sözüyle ifade edilen ve Türkiyenin bölgesel ve küresel bir aktör olmasını hedefleyen aktif dış politika anlayışının Turgut Özal dönemi dış politika anlayışını karşılamada kullanılan Yeni Osmanlıcılıkla ilişkili olduğu tespitleri yapılmıştır. 2002de iktidara gelen AKP hükümetininStratejik Derinlik politikasının Başbakan Erdoğanın açıklamaları ışığında iki temele dayandığı ve bunlardan birincisinin, Türkiyenin yer aldığı bu stratejik coğ- rafyada sıradan bir ülkeymiş gibi hareket edemeyeceği ve böyle bir muameleyi kabullenmeyeceği, Türkiyenin, bölgede isteyenin istediğini yaptıracağı değil merkez ülke sıfatıyla politikaları etkileyen ve kendisine fikir danışılan, bölgeyle ilgili denklemlerde dikkate alınması gereken bir taraf olarak algılanması gerektiği; diğerinin ise bölgesel gücü kabullenilmiş Türkiyenin bir ileri aşama olan küresel güç olma hedefine yürümesi gerektiği hususlarıdır. Türkiye, bu yeni stratejiyi özellikle Orta Doğu üzerinde etkili olarak kullanmaya çalışmıştır. 2008de İsrailin Gazze saldırısına Türkiyenin verdiği sert tepkinin ve Başbakan Erdoğanın 2009 Dünya Ekonomik Forumunda İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Perese Gazze konusundaki ifadelerinden dolayı sert çıkma sının Müslüman Orta Doğunun negatif Türkiye algısını dönüştüren önemli bir faktör olduğu ve bu coğrafyadaki Müslüman toplumlarda artık bir Türkiye sempatisinin varlığı dile getirilmiştir. Uygulamaya konulan yeni politik anlayışın Orta Doğuda Türkiye açısından ölçülebilir birçok pozitif sonucunun olduğu, sosyal, siyasi ve ekonomik göstergeler ışığında değerlendirilmiş ve Orta Doğuda izlenen aktif politikaların kazanımları ortaya konmuştur.

Açıklama

Anahtar Kelimeler

Tarih, Siyasi Bilimler, Uluslararası İlişkiler

Kaynak

IIB International Refereed Academic Social Sciences Journal

WoS Q Değeri

Scopus Q Değeri

Cilt

3

Sayı

6

Künye