TR-Dizin İndeksli Yayınlar Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 205
  • Öğe
    PALYATİF BAKIM HASTALARI, YAKINLARI VE HEMŞİRELERİNİN İYİ ÖLÜME İLİŞKİN GÖRÜŞLERİ
    (21.03.2021) MENEKLİ, Tuğba
    Amaç: Bu araştırmanın amacı; palyatif bakım hastaları, hasta yakınları ve hemşirelerinin iyi ölüme ilişkin görüşlerini belirlemektir. Yöntem: Araştırma, 01.07.2019-29.09.2019 tarihleri arasında Malatya il ve ilçe merkezlerinde bulunan Palyatif Bakım Kliniklerinde yapılmıştır. Araştırmanın örneklemini, çalışmaya katılmaya gönüllü olan 90 hasta, 90 hasta yakını ve 90 hemşire oluşturmuştur. Araştırmada veriler, literatürden yararlanılarak oluşturulan Hasta, Hasta Yakını, Hemşire Kişisel Bilgi Formu ve İyi Ölüm Ölçeği kullanılarak yüz yüze görüşme yöntemi ile toplanmıştır. İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri Girişimsel Olmayan Klinik Araştırmalar ve Yayın Etik Kurulundan, Malatya il ve ilçe hastanelerinden, hastalar, hasta yakınları ve hemşirelerden yazılı izin alınmıştır. Bulgular: Hemşirelerin %65.6’sının 29-35 yaş grubunda, %85.6’sının kadın, %55.6’sının bekâr, %56.6’sının lisans mezunu, %64.4’ünün ilde yaşadığı saptanmıştır. Hastaların %55.6’sının 29-35 yaş grubunda, %61.1’inin kadın, %71.1’inin evli, %76.7’sinin lise/ön lisans mezunu, %60.0’ının ilde yaşadığı belirlenmiştir. Hasta yakınlarının %53.3’ünün 22-28 yaş grubunda, %84.4’ünün kadın, %60.0’ının evli, %62.2’sinin lisans mezunu, %68.9’un ilde yaşadığı belirlenmiştir. Araştırmaya katılanların iyi ölüm tanımlarına bakıldığında; hastaların %46.7’sinin “ağrı ve stres olmadan hayatın sonlanması”, hasta yakınlarının %61.1’inin “aile bireyleriyle birlikte süreci paylaşmak”, hemşirelerin ise % 57.8’inin “acı çekmeden süreci yaşamak” olarak tanımladıkları saptanmıştır. İyi Ölüm Ölçeği puan ortalamalarına bakıldığında; hastaların puan ortalamasının (58.77±6.50), hasta yakınlarının puan ortalamasının (58.04±6.71) ve hemşirelerin puan ortalamasının (55.80±7.94) olduğu saptanmıştır. Sonuç: Hastaların İyi Ölüm Ölçeği toplam puan ortalamasının hemşire ve hasta yakınından daha yüksek olduğu saptanmıştır.
  • Öğe
    Sosyal Kaytarmanın Dedikoduya Etkisinde Toksik Liderliğin Rolü
    (Hacettepe Üniversitesi, 2022) Çiçek, Berat; Kaynak, İnan
    Bu çalışmada örgütler için ciddi sonuçları olan sosyal kaytarma, dedikodu ve toksik liderlik kavramları ele alınmış ve birbiri ile olan etkileşimleri incelenmiştir. Çalışma kapsamında 191 kişi ile anket çalışması yapılarak sonuçlar kısmi en küçük kareler (Partial Least Squares-PLS) temelli yapısal eşitlik modellemesi yoluyla analize tabi tutulmuştur. Analiz sonuçlarına göre, sosyal kaytarmanın dedikoduyu ve toksik liderlik davranışını pozitif yönde etkilediği ve toksik liderliğinde dedikoduyu pozitif yönde etkilediği sonuçlarına ulaşılmıştır. Ayrıca, toksik liderliğin sosyal kaytarma ile dedikodu arasındaki ilişkide tam aracılık rolü tespit edilen diğer bir sonuçtur. Son olarak çalışma süresinin sosyal kaytarma ile dedikodu arasındaki ilişkiyi düzenlediği sonucuna ulaşılmıştır.
  • Öğe
    Stability regions in time delayed two-area LFC system enhanced by EVs
    (TÜBİTAK / Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu / Scientific and Technical research Council of Turkey, 2022) Naveed, Ausnain; Sönmez, Şahin; Ayasun, Saffet
    With the extensive usage of open communication networks, time delays have become a great concern in load frequency control (LFC) systems since such inevitable large delays weaken the controller performance and even may lead to instabilities. Electric vehicles (EVs) have a potential tool in the frequency regulation. The integration of a large number of EVs via an aggregator amplifies the adverse effects of time delays on the stability and controller design of LFC systems. This paper investigates the impacts of the EVs aggregator with communication time delay on the stability. Primarily, a graphical method characterizing stability boundary locus is implemented. The approach is based on the stability boundary locus that can be easily determined by equating the real and the imaginary parts of the characteristic equation to zero. For a given time delay, the method computes all the stabilizing proportional-integral (PI) controller gains, which constitutes a stability region in the parameter space of PI controller.The effects of communication delay and participation factor of EVs aggregator on the obtained stability regions is thoroughly examined. Results clearly illustrate that stability regions become smaller as the time delay and participation factor of EVs increase. Finally, the accuracy of region boundaries known as real root boundary and complex root boundary is confirmed by time-domain simulations along with an independent algorithm, quasipolynomial mapping-based root finder (QPmR) algorithm.
  • Öğe
    Sleep Quality, Depression, Hopelessness, and Quality of Life in Elderly Hemodialysis Patients
    (Akademik Geriatri Derneği, 2022) Yakaryılmaz Datlı, Funda; İrem, Pembegül
    Objective: This study aimed to assess and compare the relationships between depression, hopelessness, sleep, and quality of life in two age groups of elderly and young patients with end-stage renal disease undergoing hemodialysis (HD). Materials and Methods: The study included 130 patients under follow-up for hemodialysis (55 aged <60 years and 75 aged ?60 years). Depression levels, sleep quality, and quality of life of all participants were evaluated using the Beck depression inventory (BDI), Beck hopelessness scale (BHS), the Pittsburgh sleep quality index, and the short form-36, respectively. Results: Of the participants, 55% (n=72) were female, and 45% (n=58) were male. The mean age was 59.48±14.57 years. There was no significant difference between the age groups concerning the BHS scores (6.82±4.73 vs. 6.57±4.20) (p=0.756). However, the BDI scores were significantly higher among younger participants (38.67±19.45 vs. 23.45±17.13) (p<0.001). Also, the sleep quality of the elderly group was significantly worse than the younger group (5.16±2.93±6.49±3.01) (p=0.013). Concerning the health-related quality of life, physical performance (45.81±19.33 vs. 39.49±13.07) and mental health (44.63±18.69 vs. 36.80±16.49) subscales were significantly lower in the elderly group (p=0.028 and p=0.013, respectively. Conclusion: We conclude that age is a significant factor requiring consideration when assessing and managing patients under HD. Although the functional capacity and sleep quality deteriorate with age, younger HD patients are more disadvantaged concerning the possibility of depression. Thus, we suggest age-specific approaches in HD patients with a multidisciplinary team.
  • Öğe
    Bakımevinde Kalan Yaşlılarda Dermatolojik Hastalıklar ve Malnütrisyon Durumunun Değerlendirilmesi: Kesitsel Bir Çalışma
    (2022) Kalaycı, Bülent Nuri; Datlı Yakaryılmaz, Funda
    Amaç: Yaşlı bakımevi sakinleri, yüksek dermatolojik hastalık sıklığına ve malnütrisyon oranına sahiptir. Bu çalışmada, bakımevinde kalan yaşlılarda, dermatolojik hastalıkları ve malnütrisyon durumları ile ilişkisinin belirlenmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntemler: Bu çalışma, Malatya’da bulunan 3 farklı bakım merkezinde gerçekleştirildi. Hastaların sosyodemografik verileri, dermatolojik hastalıkları, sistemik hastalıkları ve malnütrisyon durumları belirlendi. Hastalar, nütrisyonel durumlarına göre malnütre, riskli ve normal olarak 3 gruba ayrıldı. Bulgular: Bu çalışmaya 211 kişi katıldı. Çalışmaya katılanların 139’u (%65,9) erkek, 72’si (%34,1) kadın ve hastaların yaş ortalamaları 75,8±7,2 (medyan: 75, minimum: 62, maksimum: 102) yıl idi. Katılımcıların %29,9’unda malnütrisyon, %24,2’sinde malnütrisyon riski mevcuttu. Dermatolojik hastalıklar gruplandırıldığında sırasıyla eritemli skuamlı hastalıklar %81,5, yaşa bağlı değişiklikler %75,4, benign deri lezyonları %58,3, enfeksiyöz hastalıklar %56,9, prekanseröz ve malign lezyonlar %30, inflamatuar hastalıklar %11,8 oranında mevcuttu. Yaş grup larına göre, 75 yaş ve üzeri hastalarda enfeksiyon hastalıkları istatistiksel olarak önemli derecede daha fazla izlendi (p<0,05). Dermatolojik hastalıklar ile malnutrisyon durumları karşılaştırıldığında, eritemli skuamlı hastalıklar ve enfeksiyon hastalıkları; malnütre ve riskli grupta normal gruptaki hastalardan daha fazla izlendi. Bu durum istatistiksel açıdan anlamlı bulundu (p<0,05). Sonuç: Bakımevlerinde kalan yaşlılarda dermatolojik hastalıklar sık izlenmektedir. Çeşitli faktörlerin etkisiyle meydana gelen malnütrisyon da önemli bir sorundur. Bu nedenle dermatolojik hastalıkların varlığında, hastaların nütrisyonel durumlarının araştırılması altta yatan sebeplerin belirlenmesi açısından önemlidir.
  • Öğe
    Ergenlerde Dijital Oyun Bağımlılığı ile Sosyal Beceriler Arasındaki İlişki
    (Galenos Yayınevi, 2022) Aslan, Harun; Başcıllar, Mehmet; Karataş, Kasım
    Amaç: Bu çalışmanın amacı 13-17 yaş arası çocukların dijital oyun bağımlılığı ile sosyal becerileri arasındaki ilişkileri incelemek ve çocukların sahip oldukları sosyal becerileri açıklamada onların sosyo-demografik bilgileri ile birlikte dijital oyun bağımlılığının anlamlı bir etkiye sahip olup olmadığını ortaya koymaktır. Yöntem: Araştırma nicel araştırma yöntemlerinden ilişkisel tarama modeli kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Çalışmada dijital oyun bağımlılığını ölçmek için yedi maddeden oluşan Dijital Oyun Bağımlılığı Ölçeği ve sosyal becerileri ölçmek için kırk yedi maddeden oluşan Matson Çocuklarda Sosyal Becerileri Değerlendirme Ölçeği’nden yararlanılmıştır. Çalışmanın örneklemi Ankara Yenimahalle ilçesinde yaşayan 13-17 yaş arası çocuklar içerisinden seçilen 389 çocuktan oluşmaktadır. Bulgular: Çalışmaya katılan çocukların tamamı erkek olup yaş ortalamaları 14,86±1,28 (ortalama±s.sapma) olarak elde edilmiştir. Çocukların sosyal beceri düzeylerini açıklamada ise sosyal becerileri değerlendirme ölçeğinin olumlu sosyal beceriler ve olumsuz sosyal beceriler boyutları ayrıca ele alınmıştır. Sonuç: Dijital oyun bağımlılığı ile çocuklarda olumsuz sosyal beceriler ve sosyal davranışlar arasında anlamlı bir ilişki olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
  • Öğe
    Peripheral facial paralysis during the COVID-19 pandemic
    (İnönü Üniversitesi, 2022) Aydın, Şükrü; Fırat Koca, Çiğdem; Çelik, Turgut; Kelleş, Mehmet; Yaşar, Şeyma
    The mechanism surrounding idiopathic peripheral facial nerve paralysis remains unclear, though viral infections and even immunizations have been suspected of its origin. Thus, the relationship between COVID-19 and facial paralysis should be studied. With this research, we aimed to investigate the characteristics of facial paralysis during the COVID-19 illness as well as the relationship between facial paralysis and COVID-19, the length of time needed for recovery, concurrence with COVID-19 infection, and whether facial paralysis is a late complication or initial symptom of the disease. Forty-five patients thought to have had idiopathic peripheral facial paralysis were included in the study. Pure tone audiometry, COVID-19 PCR tests, and contrast-enhanced ear MRIs were performed on all participants. A standard prednisolone treatment protocol was followed. Participants were monitored for one month; we recorded whether they had COVID-19 previously, initially, or contracted it within the one-month testing period. At the same time, facial paralysis recovery rates were recorded and used in statistical analyses. PCR test at initial admission was reported as positive for COVID-19 in only one participant (2.2%). We discovered an improvement delay regarding facial paralysis in participants who had had COVID-19 previously (p<0.001). Prednisolone therapy used for peripheral facial paralysis did not pose an additional risk for COVID-19. Having had COVID-19 previously may cause delayed recovery of peripheral facial paralysis. Peripheral facial paralysis may be both a late manifestation as well as an early symptom of COVID-19.
  • Öğe
    Evaluation of an intercropping system: lettuce and radish growing in fruit sapling production
    (Hasan Önder, 2022) Karlıdağ, Hüseyin; Kutsal, İbrahim Kutalmış; Karaat, Fırat Ege; Küçük, Rabia; Kan, Tuncay
    Agricultural production is one of the most negatively affected sectors from increasing population and global warming. Increasing food demand along with narrowing agricultural production areas increased the need for sustainable agricultural approaches where the unit area is better utilized. Intercropping systems are of those approaches based on the principle of growing more than one crop in the same area. In this study it was aimed to analyze the opportunities of increasing land-use efficiency in open field fruit sapling production. For this aim lettuce and radish were grown on the inter-rows of almond, apple, apricot, cherry, and pear sapling growing lines. When compared with control plants, results indicated a slight negative effect of intercropping systems on sapling quality. Vegetable yield and pomological values (except chemical parameters) were lower in the vegetables subjected to intercropping. On the other hand, Land Equivalent Ratio (LER) and Net Economic Profit (NEP) were higher in intercropping lines. LER value varied between 1.86 and 1.97, and NEP value between 3328 and 6962 USD/da. These results indicated that land-use efficiency was increased with the examined intercropping system. As a result of the study notwithstanding the quality and yield loses it was concluded that intercropping of lettuce and radish in fruit sapling production is a beneficial growing application for the mentioned aims.
  • Öğe
    Evaluation of WELL Covid-19 Certificate Structure and Criteria
    (Ahmet Fidan, 2022) Yamak, Fatma Berfin; Doğan, Ebru
    The increase in global environmental problems, epidemics and natural disasters has caused important changes in human life and social life style. Thousands of people died as a result of the Covid-19 epidemic, which emerged at the end of 2019 and continues to have an impact all over the world. In the epidemic process, the creation of sustainable and healthy lifestyles and spaces has gained importance. If measures are not taken against pandemics and infections, especially indoors, the risk and speed of transmission of the disease increases, threatening human health and safety. In the context of designing buildings in accordance with the pandemic, the authorities have developed the WELL Covid-19 Health Safety Rating to provide healthier and more sustainable interior spaces. Right after its creation, the certificate started to be used effectively in many countries. In addition, WELL Covid-19 Health Safety Rating has been accepted by important organizations such as LEED, which has been providing certificate services for a long time. In this context, in the study, the purpose, method, evaluation criteria and functioning of the WELL Covid-19 Health Safety Rating were obtained as a result of literature research. In addition, the general structure and evaluation criteria of the certificate have been extensively examined on a building that has received WELL Covid-19 Health Safety Rating.
  • Öğe
    Şirketlere Yapılan Sermaye Yatırımları Ortakların Minimum Getiri Beklentisini Karşılayabiliyor Mu?
    (Malatya Turgut Özal Üniversitesi, 2020) Karabınar, Selahattin; Altınkaynak, Fırat
    Bu çalışmanın amacı, ortaklara dağıtılan birinci temettünün, günümüz piyasa şartlarında ortakların minimum getiri beklentisini karşılayıp karşılamadığının araştırılmasıdır. Bu doğrultuda nicel veri analizi yöntemi kullanılarak yapılan çalışmada, ödenmiş sermaye üzerinden sabit oranda ödenen birinci temettü, riski en az olan ve tüm finans piyasalarında minimum getiri oranı olarak kabul gören, “Devlet İç Borçlanma Senedi” faiz oranlarıyla karşılaştırılarak analiz edilmiştir. Ayrıca çalışma kapsamında, kanun maddesinde öngörülen birinci temettünün sabit yüzde beşlik oranı, iktisadi fonksiyonlarla doğrulanan “Sermaye-Gelir Oranı” açısından da incelenmiştir. Çalışma sonucunda, gerek şirketlerin ödenmiş sermayelerinin kayıtlı değerinin muhasebe açısından güncellenememesi gerekse dönemsel makroekonomik göstergelerdeki dalgalanmalardan dolayı, ortaklara dağıtılan birinci temettünün, sermaye piyasalarında kabul gören minimum getiriden, ortalama 3 ile 30 kat arasında daha az olduğu tespit edilmiştir. Bu durum, ortakların minimum getiri beklentisini karşılamamakla beraber şirketlerin sermaye kaynaklarına ulaşmasını zorlaştırmakta aynı zamanda şirketleri borçlanmaya itmektedir. Çalışma kapsamında, bu sorunun çözümü olarak ise, “birinci temettü oranının, yatırımların minimum getiri oranı olarak kabul gören, o yılki devlet iç borçlanma senedi faiz oranlarına bağlanması” önerilmektedir.
  • Öğe
    COVID-19 ve Seçilmiş BIST Sektör İndeksleri İlişkisinde Sıcaklığın Moderatör Etkisi
    (Malatya Turgut Özal Üniversitesi, 2020) Barut, Abdulkadir; Kaya, Emine
    Virüslerin enfektivitesi sıcaklıktaki değişikliklerden etkilenmekte ve koronavirüs hastalığına neden olan COVID-19, bir istisna olmamaktadır. SARS-CoV-2'nin normal çekirdek vücut sıcaklığına yakın sıcaklıklarda stabilitesi, sıcaklığın COVID-19'un iletiminde ve şiddetinde özellikle önemli bir rol oynayabileceği noktasında bilim insanlarını düşündürmektedir. COVID-19 salgınının küresel çapta hızla yayılması, finansal piyasalar üzerinde dramatik etkilere neden olmuştur. Eşi görülmemiş bir risk algısı, COVID-19 salgını süresince oluşmuş ve yatırımcıların önemli ölçüde kayıplar yaşayarak piyasadan çekilmelerine kaynaklık etmiştir. Öte yandan, borsa getirileri, büyük olaylara tepki vermektedir. Bu bağlamda çalışmanın amacı, Covid-19’un Borsa istanbul’un bazı alt endeksleri ilişkisini ve bu ilişkide hava sıcaklığının etkisinin ölçülmesidir. Bu amaçla, 10 Mart 2020-15 Haziran 2020 şeklinde 65 günlük veri bu çalışmada kullanılmıştır. Çalışmada değişkenler arasındaki eş bütünleme ilişkisi, Fourier ADL eş bütünleşme testi ile incelenmiştir. Fourier ADL eş bütünleşme testi sonuçlarına göre, BISTtüm, BIST100, BIST30, BISTkimya, BISTulaştırma ve BISTyiyecek endeksleri ile vaka sayıları arasında uzun dönem ilişkisi tespit edilmiştir. Buna karşın, BISTturizm endeksi ile vaka sayıları arasında ise uzun dönem ilişkisi tespit edilememiştir. Uzun dönem katsayıları ise DOLS tahmincisi ile tahmin edilmiş olup, bulgulara göre BISTtüm, BIST100, BIST30, BISTkimya ve BISTyiyecek ve vaka sayıları arasında pozitif ilişki olduğu görülmüştür. BISTulaştırma endeksi ve vaka sayıları arasındaki uzun dönem katsayısının ise istatistiki olarak anlamsız olduğu belirlenmiştir. Diğer yandan, moderatör değişkenin ise vaka sayıları ve BIST endeksleri arasındaki ilişkiyi güçlendirdiği kanıtlanmıştır.
  • Öğe
    Hatay İlindeki Farklı Lokasyonlarda Yetiştirilen Bazı Çilek Çeşitlerinin, Derim Süresi, Aylık Verim Dağılımları Ve Toplam Verim Durumları
    (Malatya Turgut Özal Üniversitesi, 2020) Özbay, Hakan; Gündüz, Kazım
    Amaç: Bu çalışmanın amacı, yetiştirme lokasyonlarınınçilek çeşitlerinde derim süresi ve verim dağılımıüzerindeki etkilerini belirlemektir.Yöntem ve Bulgular: Araştırma 2014-2015 yetiştirmesezonunda Mustafa Kemal Üniversitesi Ziraat FakültesiBahçe Bitkileri Bölümünde, Antakya (117.6 m), Şakşak(755.1 m) ve Urumu (443.5 m) lokasyonlarında dörtçilek çeşidi (Camarosa, Rubygem, Albion ve SanAndreas) ile yaz dikim yöntemi kullanılarakyürütülmüştür. Çalışmada ilk derim tarihleri, derimsüreleri ve aylık verim dağılımı ve bitki başına toplamverimler değerlendirilmiştir.Genel Yorum: İlk hasatler en erken Albion ve SanAndreas çeşitlerinde ve Antakya lokasyonunda nisanayının ilk haftasında kaydedilmiştir. Derim süreleri,çeşitler ve lokasyonlara göre 41.7-78.3 gün arasındadeğişim göstermiştir. Verimin aylara dağılımıbakımından ilk ürünlerin genotiplere göre değişmeklebirlikte her üç lokasyonda da nisan ayında alındığıgörülmektedirŞakşak lokasyonunda temmuz ayındaürün alınmaya devam ederken, Antakya ve Urumu lokasyonlarında verim alınamamıştır. Bitki başına enyüksek verim Rubygem (473.6 g/bitki) ve Camarosa(417.1 g/bitki), çeşitlerinden elde edilmiştir. En düşükverimler Albion çeşidinde (277.4 g/bitki) alınmıştır.Çalışmanın Önemi ve Etkisi: Çilek yetiştiricilikalanlarında çeşit faktörünün oldukça önemli olduğubelirlenmiştir. Yetiştiricilik alanlarının belirlenmesindeöncelikli olarak çeşit faktörünün dikkate alınmasıgereklidir.
  • Öğe
    Pregnancy and its outcomes in hemodialysis patients in Turkey.
    (Pembegul, Irem, 2022) Hamad Dheir,; Özkan Güngör; Memnune Sena Ulu,; Ebru Gök Oğuz,; Necmi Eren,; Orçun Altunören,; Erhan Tatar,; Kadir Gökhan Atilgan,; Ibrahim Güney,; Eray Eroğlu,; Rüya Mutluay,; Ilter Bozaci,; Alper Alp,; Hakan Akdam,; Meltem Seziş Demirci,; Zeki Soypaçaci,; Özger Akarsu,; Saime Paydaş,; Zafer Ercan,; Ekrem Kara,; Cevat Topal,; Haldun Hakan Yavaş,; Nihan Tekkarişmaz,; Kenan Turgutalp; Can Hüzmeli,; Ayça Inci,; Güner Karaveli Gürsoy,; Ayşe Jini Güneş Keskin,; Bülent Huddam,; Ender Hür,; Abdulmecit Yildiz,; Garip Bekfilavioğlu,; Tuncay Şahutoğlu,; Mehmet Tuncay,; Simge Bardak,; Serkan Bakirdöğen,; Zülfükar Yilmaz,; Emrah Günay,; Onur Tunca,; Sinan Kazan,; Irem Pembegül Yiğit,; Hazen Saritaş,; Can Sevinç,; Hakan Kaptanoğullari,; Sibel Gökçay Bek,; Ilhan Kurultak,; Ali Değirmenci,; Murat Şakaci,; Ilhan Kiliç,; Zeki Aydin,; Hülya Çolak,; Erkan Dervişoğlu,; Garip Şahin,; Mehmet Deniz Ayli,; Savaş Sipahi,; Ülver Derici
    Background/aim: This study aimed to investigate pregnancy frequency and evaluate the factors affecting live births in hemodialysis (HD) patients. Materials and methods: Female HD patients whose pregnancy was retrospectively reported between January 1, 2014, and December 31, 2019. The duration of HD, primary disease, and the information on whether the pregnancy resulted in abortion, stillbirth, or live birth, whether the HD duration was prolonged after diagnosing the pregnancy and whether it accompanied preeclampsia were recorded. Results: In this study, we reached 9038 HD female patients’ data in the study. A total of 235 pregnancies were detected in 145 patients. The mean age was 35.42 (35 ± 7.4) years. The mean age at first gestation was 30.8 ± 6.5 years. The average birth week was 32 (28 –36) weeks. A total of 53.8% (no = 78) of the patients had live birth, 51.7% (no = 70) had at least one abortion in the first 20 weeks, and 13.1% (no = 19) had at least one stillbirth after 20 weeks. The rate of patients’ increased numbers of dialysis sessions during pregnancy was 71.7%. The abortion rate was 22.4% in those with increased HD sessions, whereas 79.3% in those not increased HD sessions (p < 0.001). Live birth frequency was 67.2% in the increased HD sessions group and 3.4% in those who did not differ in HD sessions (p < 0.001). Conclusion: For the first time, we reported pregnancy outcomes in HD female patients, covering all regions of Turkey. It has been observed that; increasing the number of HD sessions in dialysis patients will decrease fetal and maternal complications and increase live birth rates.
  • Öğe
    Türkiye’deki Sağlık Çalışanlarının COVID-19 Salgını Döneminde Uykusuzluk Düzeyinin Değerlendirilmesi
    (Malatya Turgut Özal Üniversitesi, 2020) Yıldırım, Tuba Talo; Yıldırım, Kadir; Asafov, Azad
    Bu çalışmanın amacı, yeni koronavirüs (COVID-19) salgını sırasında Türk toplumundaki sağlık çalışanlarının uykusuzluk şiddetini demografik verilere, çalışma koşullarına ve diğer değişkenlere göre değerlendirmektir.Gereç ve Yöntem: Bu çalışma Türkiye’de çeşitli sağlık merkezlerinde aktif hizmet vermekte olan 107 erkek ve 170 kadın olmak üzere toplam 277 sağlık çalışanı üzerinden yürütülmüştür. Sağlık çalışanlarından kişisel bilgi formunu ve uykusuzluk düzeyinin belirlenmesi için Uykusuzluk Şiddet İndeksi (UŞİ) formunu doldurmaları istenildi. Hazırlanan anket formları çalışmaya katılmayı kabul eden sağlık çalışanlarına online olarak uygulandı. Verilerin istatistiksel analizlerinde Mann-Whitney U ve Kruskal Wallis testi kullanıldı. Bu analizlerde anlamlılık düzeyi P<0.05 olarak kabul edildi. Bulgular: Çalışmaya katılan kadınların yaş ortalaması 33.70±7.86 erkeklerin yaş ortalaması 36.41±9.34 dür. Bekar sağlık çalışanlarında UŞİ düzeyi daha yüksek tespit edilmiştir (P<0.05). UŞİ düzeyi kadınlarda, lise düzeyinde eğitim alanlarda, küçük yaş grubunda daha yüksek tespit edilmiştir ama bu farklılık anlamlı değildir (P>0.05). Sekreterlerde, radyoloji çekim alanında çalışanlarda, sigara kullananlarda ve kronik hastalığı olan kişilerde UŞİ düzeyi daha yüksektir ama bu farklılık anlamlı değildir (P>0.05). Sonuç: Sağlık çalışanların psikolojik olarak etkilenmelerinin bir sonucu olarak UŞİ düzeyi dahayüksek çıkmıştır. Sağlık çalışanlarına COVID-19 salgınından psikolojik olarak daha az etkilenmeleri için düzenli olarak psikoeğitim verilmesi faydalı olabilir.
  • Öğe
    Analysis Of The Electrical Characteristics Of Photodiodes Produced By Dopping Various Metal Oxides
    (2020) Aslan, Fehmi; Esen, Hikmet; Yakuphanoğlu, Fahrettin
    Bu çalışmada farklı metal oksit nano tozlar kullanılarak üretilmiş fotodiyotlar ile ilgili son 10 yılda yapılan çalışmalar kapsamlı olarak ele alındı. Katkılamanın, fotodiyot ve fotodedektörlerin elektriksel özelliklerini ne ölçüde etkilediği araştırıldı. Devre elemanlarının farklı ışık yoğunlukları altında gerçekleştirilen I-V karakteristikleri birbirileri ile mukayese edildi. İnce filmlerin idealite faktörü (n), bariyer yüksekliği (?b), seri direnç (Rs) ve ara yüz durum yoğunluğu (Dit) gibi elektronik parametreleri karşılaştırıldı. Bu parametrelerin fotosensörler üzerindeki etkisi vurgulandı. Ayrıca devre elemanlarının optoelektronik özelliklerinin mevcut literatürle ne derece uyumlu olduğu araştırıldı.
  • Öğe
    Şirketlere Yapılan Sermaye Yatırımları Ortakların Minimum Getiri Beklentisini Karşılayabiliyor Mu?
    (Ankara Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası, Kasım 2020) Karabınar, Selahattin; Altınkaynak, Fırat
    Bu çalışmanın amacı, ortaklara dağıtılan birinci temettünün, günümüz piyasa şartlarında ortakların minimum getiri beklentisini karşılayıp karşılamadığının araştırılmasıdır. Bu doğrultuda nicel veri analizi yöntemi kullanılarak yapılan çalışmada, ödenmiş sermaye üzerinden sabit oranda ödenen birinci temettü, riski en az olan ve tüm finans piyasalarında minimum getiri oranı olarak kabul gören, “Devlet İç Borçlanma Senedi” faiz oranlarıyla karşılaştırılarak analiz edilmiştir. Ayrıca çalışma kapsamında, kanun maddesinde öngörülen birinci temettünün sabit yüzde beşlik oranı, iktisadi fonksiyonlarla doğrulanan “Sermaye Gelir Oranı” açısından da incelenmiştir. Çalışma sonucunda, gerek şirketlerin ödenmiş sermayelerinin kayıtlı değerinin muhasebe açısından güncellenememesi gerekse dönemsel makroekonomik göstergelerdeki dalgalanmalardan dolayı, ortaklara dağıtılan birinci temettünün, sermaye piyasalarında kabul gören minimum getiriden, ortalama 3 ile 30 kat arasında daha az olduğu tespit edilmiştir. Bu durum, ortakların minimum getiri beklentisini karşılamamakla beraber şirketlerin sermaye kaynaklarına ulaşmasını zorlaştırmakta aynı zamanda şirketleri borçlanmaya itmektedir. Çalışma kapsamında, bu sorunun çözümü olarak ise, “birinci temettü oranının, yatırımların minimum getiri oranı olarak kabul gören, o yılki devlet iç borçlanma senedi faiz oranlarına bağlanması” önerilmektedir.
  • Öğe
    Artırılmış Karbondioksit ve Sıcaklığın Reyhan Bitkisinin Gelişimi Üzerine Etkileri
    (2021) Tursun, Ayşe Özlem; Uygur, Veli; Telci, İsa
    Artan sıcaklık ve karbondioksit konsantrasyonu küresel çevrenin değişimine neden olmaktadır. Küresel çevredeki meydana gelen bu değişimin tarımsal üretim açısından nasıl sonuçlanacağı önemlidir. Lamiaceae familyasından değerli bir uçucu yağ ve baharat bitkisi olan reyhanın (Ocimum basilicum L.) arttırılmış sıcaklık ve karbondioksit konsantrasyonlarında bitki gelişimi ve besin elementleri kompozisyonunu belirlemek amacıyla bu çalışma Malatya Turgut Özal Üniversitesi Ziraat Fakültesi’ne ait olan tam otomasyonlu karbondioksit serasında yapılmıştır. Araştırmada 3 farklı sıcaklık (26/16, 29/19 ve 32/22 0C) ve 4 farklı CO2 konsantrasyonları (400±50, 600±50, 800±50 ve 1000±50 ppm) kullanılmıştır. Çalışma sonucunda çimlenme oranı (Gmax), taze ve kuru herba verimi, bitki boyu ve kuru madde içeriği sıcaklık artışından etkilenirken, bitki boyu ise karbondioksit artışından etkilenmiştir. Reyhan bitkisinin besin elementleri komposizyonunda ise; CO2 artışı P, K, Cu, Ca ve Fe’de azalışlar meydana getirirken, diğer elementlerde dalgalanmalar belirlenmiş, sıcaklık ise reyhan bitkisinin topraktan kaldırdığı besin elementi miktarında özellikle de makro elementler üzerine etkisi son derece belirgin olmuştur.
  • Öğe
    Ekonomik Büyüme ve Sağlık Harcamaları: OECD Ülkeleri İçin Panel Fourier Nedensellik Testi
    (Dicle Üniversitesi, 07 Eylül 2021)
    Ekonomik büyüme modellerinden biri olan içsel büyüme modelleri, beşeri sermayenin ülkelerin büyümesi ve refahı üzerindeki etkisini vurgulamaktadır. Beşeri sermayeyi ölçmek için ise birçok gösterge bulunmaktadır. Bu göstergelerden biri olan sağlık, üretimin sürdürülebilmesi ve ekonomik refahın arttırılması için önemlidir. Dolayısıyla sağlık harcamaları, insanların yaşam kalitesini gösteren değişkenlerden biridir. Bu çalışmada 1975- 2019 dönemlerine ait yıllık veriler kullanılmıştır. 21 OECD ülkesi için ekonomik büyüme ile sağlık harcamalarının nedensellik yönü panel Fourier nedensellik testi kullanarak araştırılmaktadır. Bireysel nedensellik testi sonuçlarına göre Almanya, Avusturya, Danimarka, Finlandiya, Hollanda, İspanya, İsveç, İsviçre ve Kore ülkelerinde ekonomik büyümeden sağlık harcamalarına tek yönlü bir nedensellik ilişkisi olduğu, İzlanda için ise iki yönlü bir nedensellik ilişkisinin olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca panelin geneli için elde edilen sonuçlar büyümeden sağlık harcamalarına doğru tek yönlü nedensellik ilişkisinin olduğunu göstermektedir.
  • Öğe
    KOBİ’lerin Endüstri 4.0 Hazırlık Süreci: Bir Meta-Sentez Çalışması
    (Afyon Kocatepe Üniversitesi, 2021) Çalış Duman, Meral
    Endüstri 4.0 veya Dördüncü Sanayi Devrimi bugün adını sıklıkla duyduğumuz, etki alanı oldukça kapsamlı, bir teknolojik devrimdir. Kelime olarak, bilgi ve iletişim teknolojilerin üretim alanında kullanılması anlamına gelmektedir. Endüstri 4.0, fiziksel sistemlerin, sanal ortama taşınarak, fiziksel dünya ile siber dünyanın entegrasyonun sağlanmasıdır. Endüstri 4.0, sosyal, ekonomik, kültürel ve teknolojik alanlarda önemli etkileri olmakla birlikte, tanımından da anlaşılacağı üzere, en büyük etkiyi sanayi ve üretim alanında yaratmıştır. Bu nedenle, üretim odaklı işletmelerin Endüstri 4.0 konseptine geçiş süreçleri öncelik taşımaktadır. Büyük ölçekli işletmelere nazaran KOBİ’lerin Endüstri 4.0’a geçişi, sermaye, nitelikli personel ve bilgi eksikliklerinden dolayı daha zordur. Ülkemiz işletmelerinin %1’i büyük ölçekli işletmelerden oluşmaktadır. Bunun yanı sıra, işletmelerin %99’unun KOBİ olduğu düşünüldüğünde, KOBİ’lerin Endüstri 4.0’a geçmeleri ve bunun için gerekli tedbirlerin alınması önem taşımaktadır. Türkiye ekonomisinin bel kemiğini oluşturan KOBİ’lerin Endüstri 4.0’a geçişi kritik düzeydedir. Bu konuda hem uygulamada hem de akademik konularda boşluk bulunmaktadır. Bu araştırmada, bu boşluğu doldurmak amacıyla Endüstri 4.0 ve KOBİ’ler konusunda ilgili literatür incelenmiş ve bir meta-sentez çalışma yapılmıştır. KOBİ’ler için yol haritaları ve Endüstri 4.0 geçiş modelleri üzerine incelemeler ortaya konmuştur. Bu bağlamda Endüstri 4.0’ geçiş sürecinde KOBİ’lerin planlamaları ve süreçten elde edecekleri faydalar karşılaştırmalı olarak ele alınmıştır.
  • Öğe
    Role of Salicylic Acid in Resistance to Everzol Navy ED in Lemna minor L. (Duckweed)
    (Munzur Üniversitesi, 2021) Beker Akbulut, Gülçin; Özhan Turhan, Duygu
    The dyes used in the production of the textile industry are toxic substances that are resistant to biological treatment. Most of them have highly complex polymer structures. Salicylic acid (SA) is an important hormone produced by plants that provides tolerance to many biotic and abiotic stress factors. Duckweed (L. minor L.) are free floating plants. These plants have been used in laboratory toxicological studies by many researchers for reasons such as their high adaptability to aquatic environments, their small biomass and their high ability to accumulate contaminants. In this study was to evaluate some biochemical changes in duckweed (L. minor L.) of 75 ppm, 150 ppm and 300 ppm Everzol Navy ED (ENED) reactive dyestuff and 0.5 mM SA and ENED application. Total chlorophyll (TChl) and carotenoid (Car) contents were found higher at 0.5 mM SA and 300 ppm dye applied groups on day 7. Peroxidase (POD), ascorbate peroxidase (APX) and Glutathione S-transferase (GST) activities and total glutathione (GSH) content were increased at 0.5 mM SA with ENED application groups. (Superoxide dismutase) SOD and Catalase (CAT) activity increased on days 1, 4 and 7 in both treatment groups. GR activity decreased in dye applied groups and 0.5 mM SA with dye applied groups on day 7. MDA content decreased on day 7 with 300 ppm dye application and 0.5 mM SA and 300 ppm dye application.