Yazar "KAYGUSUZ, İkbal" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 9 / 9
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Akne Vulgarisli Hastalarda Serum Çinko Düzeyleri ve Akne Şiddetiyle Korelasyonu(2016) ERPOLAT, Seval; ARSLANYILMAZ, Zehra; KAYGUSUZ, İkbalAmaç: Akne vulgaris adölesan ve genç erişkinleri etkileyen en yaygın deri hastalığıdır. Çinko insanlar için esansiyel bir elementtir. Bazı çalışmalarda serum çinko seviyeleri ve akne vulgaris arasında bir ilişki raporlanmıştır. Bu çalışmamızın amacı akne vulgarisli hastalarda serum çinko düzeyini ölçmek ve bunun akne şiddetiyle korelasyonunu değerlendirmektir.Yöntemler: 43 akne vulgaris hastası ve 37 sağlıklı gönüllü çalışmaya alındı. Hasta grubunda Global Akne Derecelendirme Sistemine (GADS) göre akne şiddeti belirlendi. Serum Çinko düzeyleri hasta ve kontrol grubunda ölçüldü.Bulgular: Aknesi olan hastalarda çinko düzeyi 81.48 ± 14.21 µg/dl, kontrol grubunda 83,69 ± 12,43 µg/dl olarak tespit edildi, çinko düzeyi açısından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık izlenmedi (p=0,46). Aknesi olan hastaların akne şiddeti ile çinko düzeyleri arasında negatif korelasyon tespit edildi ama istatistiksel olarak anlamlılık izlenmedi (r=-0,024, p=0,88)Sonuç: Bizim sonuçlarımız serum çinko düzeyleri ile akne şiddeti arasında herhangi bir ilişki olmadığını göstermektedir. Daha ileri çalışmalar gerekmektedir.Öğe Effects of Long Bones on Fetal Weight Estimation(2014) KAYGUSUZ, İkbal; KÖŞÜŞ, Aydın; KÖŞÜŞ, Nermin; uyanik, muzeyyenAmaç: Fetal ağırlığın doğru tahmini, makrozomik fetusların öngörülebilmesini, doğum şeklinin belirlenebilmesini ve perinatal morbidite ve mortalitenin azalmasını sağlar. Femur yokluğu, alt extremite agenezisi gibi konjenital anomalilerde, femur uzunluğu ölçülemez, izole femur kısalığı olanlarda tahmini fetal ağırlığı hesaplaması yanıltıcı olabilir. Bu yüzden çalışmamızda Türk toplumunda tahmini fetal ağırlık hesaplamasında uzun kemiklerin kullanımının etkinliğini araştırdık. Gereç ve Yöntem: Bu retrospektif çalışma Turgut Özal Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalına başvuran, gebelik yaşı ilk trimester ultrasonografi ile doğrulanan ve 20-22. haftalarda detaylı ultrasonografisini yaptıran, 400 sağlıklı tekil gebe üzerinde yapıldı. Detaylı ultrasonografi sırasında biparietal çap, kafa çevresi, karın çevresi, femur uzunluğu, humerus uzunluğu, tibia uzunluğu ve ulna uzunluğu ölçüldü. Bulgular: Fetal ağırlığı tahmin etmek amacıyla yapılan lineer regresyon analizinde bipariatal çap, femur uzunluğu, karın çevresi ve tibia uzunluklarının daha etkili olduğu tesbit edildi (sırasıyla; p<0.001, p<0.001, p<0.001 ve p=0.010). Sadece uzun kemiklerin dâhil edildiği lineer regresyon analizinde fetal ağırlığı tahmin etmede femur uzunluğu, tibia uzunluğu ve ulna uzunluğunun daha etkili olduğu görüldü (sırasıyla; p<0.001, p<0.001 ve p=0.014). Uzun kemiklerin kendi içindeki korelasyon analizinde tüm kemiklerin birbirleriyle yüksek oranda korele olduğu bulundu (tümü için; p<0.001) Sonuç: Tahmini fetal ağırlık hesaplanmalarının önemli parametrelerinden olan femur uzunluğunun ölçülemediği durumlarda tibia uzunluğu ve ulna uzunluğunun ölçümü alternatif olabilir. Hasta sayısının fazla olduğu çok merkezli çalışmalara ihtiyaç vardır.Öğe Epiploic appendagitis after laparoscopic total hysterectomy suggested an ureter injury(2014) KAYGUSUZ, İkbal; YUVACI, HİLAL USLU; GÜMÜŞ, İlknur İnegöl; SÜRGİT, Önder; KÖKTENER, AslıAkut alt kadran a ğ rı s ı n ı n nadir bir nedeni olan epiploik,apandisit (EA), benign kendini s ı n ı rlayan, klinikopatolojikve radyolojik bir durumdur. Biz laparoskopik histerektomi sonras ı 7. günde üreter yaralanmas ı n ı taklit edenakut karı n a ğ rı s ı olan 49 ya şı ndaki bir kad ı n olgu sunduk. Abdominal muayenede sol alt kadranda hassasiyetsaptand ı . Anormal laboratuvar test sonuçlar ı lökositoz veartm ı ş CRP düzeyleri idi. Abdominal ultrasonografideanlaml ı anormalliklere rastlanmad ı . Bilgisayarl ı Tomografi(BT)de EA için patognomonik bulgular olan inflamatuvarde ğ iş iklikler ile çevrili ya ğ yo ğ unluklu lezyonlar görüldü.EA, appendiksin torsiyonu ya da appendisyal drene edicivenin torsiyonu sonucu veya yak ı ndaki inflamatuarsüreçlere ba ğ l ı olarak olu ş ur. Çe ş itli akut kar ı n hastal ı kları n ı taklit edebilir. Abdominal BT bulguları karakteristiktir. Hepsinden önemlisi, EA do ğ ru tan ı sı için bu durumun klinik ve radyolojik fark ı ndal ı ğ ı gereklidir.Öğe Hiperemezis gravidaruma güncel yaklaşımlar(2014) KÖŞGER, Hatice; KAYGUSUZ, İkbalBulantı ve kusma (BK) gebeliklerin yaklaşık %75indegörülen yaygın bir semptomdur. Hiperemezis gravidarum(HEG) ise gebeliklerin %0,5 2sini etkileyen, 3 gündendaha uzun süren aşırı bulantı kusma, dehidratasyon(ağızda kuruluk, deri turgorunda azalma), ketonüri, sıvıelektrolit bozukluğu, vücut ağırlığının %5inden fazla kilokaybı ile karakterize nadiren hepatik ve renal yetmezliğeilerleyebilen ve sıklıkla hastaneye yatış gerektiren dahaağır bir tablodur. HEG kişinin sosyal, aile ve iş hayatınıetkileyerek psikolojik ve sosyal sorunlara, iş gücü kaybına neden olan, hastaneye tekrarlayan yatışlara sebepolarak sağlık maliyetlerini artıran bir durumdur. Dolayısıyla hastane kad ? n doğum servislerinde sık karşılaştığımız HEG hastalarında, risk faktörlerinin ve etyolojiderol alan mekanizmaların iyi anlaşılması , ayırıcı tanınınyapı larak hastaneye yatışın değerlendirilmesi ve etkintedavinin başlanması önemlidir. HEG tedavisinde ilkbasamak yaşam tarzında ve diyette yapılan değişikliklerolmalıdır. Günümüzde medikal tedavi yanında alternatiftıp yöntemlerinin (hipnoz, akupunktur vs.) de uygulandığı HEG tedavisini tekrar değerlendirmek, tedavi basamaklarını ve etkinliklerini karşılaştırmak önemlidir. Gebekadnı 3-4 ay veya daha uzun süre etkileyen bu tablodakişiyi en kısa sürede aile ve iş hayatına geri kazandırmaksosyal ve maddi kayıpları en aza indirecektir. Bu yazıdabulantı kusma ve HEGin etyopatogenezi, tedavi yaklaşımları ile ilgili bilgiler son yıllara ait literatür verileri ışığında ele alınmış ve kliniğimizde de uyguladığmızbasamaklı tedavi yaklaşımı sunulmuştur.Öğe Öğe Laparoscopic Sacrocolpopexy or Sacrohysteropexy with or Without Burch Colposuspension: The Results of 36 Patients in Our Clinic(2015) GÜMÜŞ, İlknur İNEGÖL; SÜRGİT, Önder; AKGÜN, Nilüfer; KAYGUSUZ, İkbal; HIZLI, DenizSın da pelvik organ prolapsusu tedavisi için 36 hastaya laparoskopik sakrokolpopeksi /sakrohisteropeksi Burch kolposuspansiyon operasyonu ile birlikte veya beraber olmadan yapıldı. Hastaların demografik verileri ve klinik özellikleri, intraoperatif ve postoperatif bulgular kaydedildi. Pelvik organ prolapsusunu değerlendirmek içn POP-Q muayenesi kullanıldı. Muayene sı- rasında ve ürodinamik testlerde stres üriner inkontinans saptanan hastalara Burch kolposüspansiyon operasyonu eklenildi. 22 hastaya sadece laparoskopik sakrokolpopeksi veya sakrohisteropeksi işlemi uygulanırken 14 hastaya sadece laparoskopik sakrokolpopeksi veya sakrohisteropeksi operasyonuna Burch kolposüspansiyonu eklenildi. SONUÇ: Burch kolposuspansiyonu olmadan laparoskopik sakrokolpopeksi uygulanan hastalarda (Grup 1) (n=22) sırasıyla grubun ortalama ameliyat süresi 51,1±11,8 dakika ( 40-85 dakika) ve ortalama kan kaybı 39,3 ± 13,9 cc (30-70 cc) vardı. Burch kolposüspansiyonu ile laparoskopik sakrokolpopeksi birlikte uygulanan hastaların (Grup 2) (n=14) sırasıyla ortalama ameliyat süresi 88,5±13,5 dakika (85-100 dk) ve ve ortalama kan kaybı 65,0±11,0 (60-80 cc) vardı. Gruplar arasında ortalama operasyon süresi (p=<0,001) ve ortalama kan kaybı (p=<0,001) açısından farklılık vardı. 9 hastanın uterusu korundu. Bütün hastalar operasyon sonrası ertesi günde taburcu edildi. Grup 2'de iki hastada Denovo detrusor instabilitesi gelişti ve oksibutininin tedavisi uygulandı. Grup 1'de ise 8 hastada denova üriner inkontinans gelişti. Bu hastaların tedavisinde 2 hastaya Burch kolposüspansiyon operasyonu 6 hastaya transobturatuar bant (TOT) uygulandı. 2 hasta ise tekrar operasyonu kabul etmediği için medikal tedavi uygulandı. TARTIŞMA: Laparoskopik sakrohisteropeksi veya sakrokolpopeksi ile Burch kolposüspansiyon operasyonun pelvik organ sarkması ve idrar kaçırma hastaları için uzun vadede %93-99 arasında değişen başarı oranları ile kesin tedavi seçeneğidir. Bizim çalışmamızda histerektomize veya non- histerektomize hastalarda pelvik organ prolapsusu ve idrar kaçırma tedavisinde laparoskopik yaklaşımlar etkilidir. Uzun süreli prospektif çalışmalar, bu işlemler için ek yararlı bilgiler sağlayabilir.Öğe Ovarian Fibroma as a Possible Cause of Fever of Unknown Origin(2015) KAYGUSUZ, İkbal; ESER, Ayla; İNEGÖL, İlknur GÜMÜŞ; KIRBAŞ, İsmail; AKIN, Kayıhan; HALTAŞ, Hacer; KAFALI, HasanFibromlar overin en sık görülen iyi huylu solid tümörüdür. Klinik olarak asemptomatiktirler ve ameliyat öncesi tanı genellikle zordur. Bu yazıda nedeni bilinmeyen ateş (NBA) sebebi olarak bir overyan fibrom olgusu sunulmaktadır. 26 yaşındaki kadın hasta 1 aydır aralıklı devam eden ateş ne- deniyle hastanemize sevk edildi. Ultrasonografi ve pelvik bilgi- sayarlı tomografi taramaları sağ adneksiyal alanda bir hipo- ekoik görünüm gösterdi ve klinik bulguların ışığında hastaya pyosalpinx tanısı konuldu. Püy drenajı planlandı ama ultraso- nografi eşliğinde adneksal kitleden 3 cc seröz materyal drene edildi. Antibiyotik tedavisine rağmen hastanın ateşi devam etti. Romatolojik, enfeksiyöz ve malign etyolojiler dahil, NBA için kapsamlı tetkikler yapıldı. Pelvisin manyetik rezonans görüntü- leme (MRG) taramaları ovaryan fibromu düşündüren iki iyi ta- nımlanmış ovaryan lezyon gösterdi. MRGda jinekolojik enfek- siyon hastalıkları düşündüren bulgular tespit edilmedi, Sonra laparoskopi planlandı. Hasta ameliyata iyi yanıt verdi ve ateş ameliyattan sonra düzeldi. Hastamız şimdi ameliyat sonrası dokuzuncu ayda ve hala ateşi yok.Öğe The Effect of the Presence of Mother's Thyroid Autoantibodies on Intrauterine Fetal Death(2014) KÖŞGER, Hatice; KAYGUSUZ, İkbal; KARCAALTINCABA, Deniz; GELİŞEN, OrhanAmaç: Annenin tiroid otoantikor pozitifliğinin intrauterin fetal ölüm üzerine etkisinin araştırılması Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya 18-40 yaş arası 6-12. gebelik haftalarında 200 gebe dâhil edildi. En az bir kez 13 hafta ve üzeri intrauterin ölü fetus tanısıyla gebelik sonlandırması uygulanan hastalarla (çalışma grubu, n=100), en az 2 canlı doğumu olan ve ikinci trimester gebelik kaybı olmayan hastaların (kontrol grubu n=100) tiroid otoantikor titreleri ve antifosfolipid antikor titreleri karşılaştırıldı. Bulgular: İki grup arasında yaş, gebelik sayısı, düşük sayısı açısından istatistiksel anlamlı fark saptanmadı (p > 0.05). Anti-tiroid peroksidaz serum düzeyleri ortalaması çalışma grubunda kontrol grubuna göre anlamlı yüksek bulunmuştur (p = 0.009). Anti-tiroglobulin ve antikardiyolipin IgG düzey ortalamaları karşılaştırıldığında iki grup arasında fark bulunmamıştır (p > 0.05). Kontrol grubunda anti - tiroid peroksidaz pozitif gebe sayısı %3 iken, çalışma grubunda %11 olup, bu farklılık istatistiksel olarak yüksek bulunmuştur (p = 0.027). İki grup arasında anti-tiroglobulin, antikardiyolipin Ig-G ve lupus antikoagulan pozitifliği açısından istatistiksel anlamlı fark bulunmamıştır (p > 0.05). Tiroid otoantikor pozitifliği ile antifosfolipid antikor pozitifliği arasında zayıf korelasyon saptanmıştır. Sonuç: Tiroid otoantikorları gebelik kayıplarından sorumlu otoimmün faktörlerden biri olabilirler. Bu etkilerini direkt fetoplasental üniteyi etkileyerek veya tiroid fonksiyonlarını hafif derecede bozarak ve ya annenin immün sisteminde dengesizlik yaratarak yapabilirler. Ancak tiroid otoantikorlarının gebelik kayıplarındaki rolü ve patogenezi çok açık olmayıp geniş çapta çalışmalara ihtiyaç vardır.Öğe Vücut Kitle İndeksinin Doğurganlık, Gebelik ve Doğum Üzerine Etkileri(2016) ESER, Ayla; KAYGUSUZ, İkbal; KALEM, MÜBERRA NAMLI; CANBAL, MetinObezite, beraberindeki birçok kronik sağlık sorunuyla birlikte tüm dünyada halk sağlığı sorunu olmuştur. Doğurganlık, gebelik ve doğum üzerinde etkileri olan aşırı kilo (Vücut Kitle İndeksi-VKİ=25.0-29.9 kg/m2) ve obezitenin (VKİ >=30.0 kg/m2) genç kadınlar arasındaki yaygınlığında artış görülmektedir. Obezite ve aşırı kilo aynı zamanda erkek fekunditesinin düşmesine de sebep olmaktadır. Obezite ve aşırı kiloluluğun başarılı in vitro fertilizasyon üzerindeki etkilerine dair tam anlamıyla net sonuçlar bulunmamaktadır. Düşük VKİ'ye sahip ve/veya gebelikte önerilenden daha az kilo alan kadınların düşük doğum ağırlığına sahip bebek sahibi olma riski daha yüksektir. Diğer yandan, yüksek VKİ, artmış gestasyonel hipertansiyon, pre-eklampsi, doğum indüksiyonu, makrozomi ve sezaryenle doğum insidansı ile doğrudan ilişkilidir. Bu makalede VKİ'nin doğurganlık, gebelik ve doğum üzerine etkilerini güncel literatür bilgileri ışığında değerlendirmek amaçlanmıştır












